Amerika Birleşik Devletleri ve dünyanın en önde gelen yeşil bina uzmanlarından birisi olan ve “Yeşilin Babası” olarak tanınan Jerry Yudelson, CNR Uluslararası Emlak Zirvesi’nde açılış konuşmacısı olarak İstanbul’a geldi. Burada deneyimlerini ve çalışmalarını aktaran Yudelson, inşaat sektöründe Türkiye ve İstanbul’un gelişimini değerlendirip ipuçları verdi. İşte Yeşilin Babası Jerry Yudelson’un röportajı;
—Sayın Yudelson, sizi CNR Uluslararası Emlak Zirvesi’nde açılış konuşmacısı olarak İstanbul’da ağırlamaktan onur duyuyoruz. 1997’den beri Yeşil Bina Hareketi’nde bulunuyorsunuz; ilk USGBC bölümünün kurucularından birisiniz, USGBC’nin ulusal yönetim kurulunda görev yaptınız ve altı yıl boyunca dünya çapındaki Greenbuild konferanslarının İdari Komite Başkanlığını yaptınız. Yeşil binalar üzerine 14 kitap yazdınız, 100’den fazla konferansta açılış konuşmacısı oldunuz ve 25 yıllık tecrübenizle LEED sisteminde yaklaşık 4000 inşaat sektörü profesyonelini eğittiniz. LEED Üyeliği geçmişinizi düşünerek, “Yeşilin Babası” lakabını almanız şaşırtıcı değil. Lütfen takipçilerimiz için bize bunun hikâyesini anlatır mısınız? İlk kez “Yeşilin Babası” adını nasıl aldınız? Bu tanıma uyuyor musunuz? Daha iyi bir dünya için mücadelenizde bir avantaj sağladı mı?
Wired dergisi, ABD’de yeni teknoloji ve teknoloji trendlerine adanmış aylık bir yayın. 2011 yazında, Wired’ın bir yazarı beni yeşil evler hakkında röportaj yapmak üzere çağırdı. Birkaç yıl öncesinde, yeşil bir ev satın almakla ilgili çok güzel bir kitap yazmıştım; “Yeşili Seçmek: Konut Satın Alanlar için İyi Yeşil Evler Rehberi” (New Society Publishers). Röportaj, Wired’ın Eylül 2011 sayısında yayımlandı. Makalede, o zamanlar ufukta olan üç büyük eğilimi doğru bir şekilde öngördüm:
1) Çatı üstü 2 ila 3 KW solar fotovoltaiklere sahip net sıfır enerji evlerinin yükselişi;
2) Su tasarruflu armatür seçenekleri ve çevre düzenlemesi de dâhil olmak üzere ev tasarımında su tasarrufuna yenilenen bir bakış;
3) Ev enerji yönetimi için akıllı termostatların yükselişi (birkaç yıl sonra Nest termostat ile piyasaya çıktı).
Görünüşe göre, görsel ve metinsel olarak dikkat çekici bir şeye ihtiyaç duyan dergi, vesikalık bir fotoğrafımdan bir karikatürümü yapmak için bir çizer kiraladı ve başlık yazarı, Yeşilin Babası (Godfather of Turkey) başlığını attı. Dolayısıyla, bu unvanı dolaylı olarak dergi makalesinde edindim. Yaklaşık aynı zamanlarda, ABD Yeşil Bina Konseyi tarafından kabul edilen ilk 34 LEED Üyesinden biri oldum.
Geçtiğimiz altı yıl içinde, bu etiketi gerçekten çok hak ettiğim konusunda kendimi ikna ettim! Ayrıca, o zamandan bu yana üç yeşil bina kitabı daha hazırladım, bu yüzden adıma layık olmaya çalıştım. O zamandan beri, hem yeşil ev hem de yeşil binaların mesajını yaymak için ABD’de ve diğer ülkelerde birçok kitle karşısında konuşmaya davet edildim. Ayrıca 2013 yılının sonlarında, kar amacı gütmeyen ABD’li bir ulusal kuruluş olan Yeşil Bina Girişimi’nin başkanı olarak seçildim. Bu, yeşil bina mesajını iş dünyası ve profesyonel kitlelere ulaştırmama yardımcı oldu.
— Türkiye, USGBC 2015 ve 2016 Listesine göre ABD dışındaki ilk on LEED ülkesinden biri. Türkiye’yi bir LEED Üyesi Ülke olarak görüyor musunuz; Türkiye’nin önünde uzun bir yol var mı? Enerji kullanımı, bina otomasyonu, sağlıklı malzemeler ve su tasarrufu konularında ülkenin karşılaşacağı zorluklar neler? LEED binalar kendi piyasasını ve değerini yaratabilir mi? Sürdürülebilirliği nasıl sağlarız?
Her ülkenin kendi sürdürülebilir kalkınma yolunu çizmesi gerekiyor. Türkiye, yeşil binanın ön saflarında yer alan Avrupa ülkelerinden daha büyük, büyüyen ve gelişen bir ülke. Piyasanın üst düzey ofis ve perakende segmentinde, birçok yeni bina ve perakende merkezinin LEED veya BREEAM (İngiltere) standartlarına öykünmesini bekleyebiliriz, çünkü bu sertifikasyonlar, tüm projeleri için bir sertifikasyon kullanmaya karar veren çok uluslu kiracılara hitap ediyor. Bu tür küresel standart sertifikasyonları, emeklilik fonları gibi büyük kurumsal yatırımcılardan daha kolay yatırım çekebileceğini gösterdi.
Bununla birlikte, hem büyük hem de küçük birçok ülkenin kendi iklim, bina ve idari durumlarına daha uygun olduğunu düşündükleri, kendi yeşil bina standartlarını benimsediğini görüyorum. Bazı sayımlara göre dünyada 600 kadar yapı sertifikasyonu bulunmaktadır. Ek olarak, Dünya Bankası’nın Uluslararası Finans Kurumu’ndan (IFC) alınan EDGE adında yeni bir sertifika var ve daha düşük maliyet ve çoğu projeye daha basitleştirilmiş ama yine de etkin bir şekilde uygulanması nedeniyle hızlı bir şekilde dünya çapındaki destekçileri artıyor. EDGE’nin, küçük projelerde ve geliştiricilerin dikkate aldığı hususlarda çok uluslu kiracıların önemli bir faktör olmadığı durumlarda tercih edildiğini görebilirsiniz.
— 10 Yeşil Bina MegaTrendi’ni kısaca şöyle sıraladınız: sertifikasyon büyüme hızı yavaşlayacak, enerji verimliliği asıl nokta olacak, sıfır net enerji binaları yükselişe geçecek, derecelendirme sistemleri yarışacak, mevcut binalara daha fazla odaklanılacak, büyük verilerin yöne ihtiyacı olacak, belgelendirmenin performansa ihtiyacı olacak, sağlıklı malzemeler önem kazanacak, güneş enerjisi yükselişe geçecek, asıl vurgulanan nokta su olacaktır. Tahminlerinizde bir değişiklik var mı? Bir şeyler eklemek ya da çıkarmak ister misiniz?
Ticari gayrimenkul sektöründe, Nesnelerin İnternet’inin, her yıl daha ucuzlayan yapı sensörlerinin birçok büyük portföy sahibinin bina yönetiminde Bulut platformlarını benimsemesine neden olacağını düşünüyorum. Teknolojinin hızlı bir şekilde büyümesi ve her yıl daha da ucuzlama eğilimi, ticari gayrimenkul sektöründe büyük ölçekli adaptasyonun gerçekleşeceği “taşma noktası”na hızla ulaşıyor.
Aynı şekilde, Ortadoğu’daki su kıtlığı, karbon emisyonlarının azaltılması için ulusal taahhütler, ucuz güneş ve rüzgâr enerjisinin kullanılabilirliği ve hızlı konuşlandırılması da (özellikle Türkiye gibi güneşli ülkelerde) dâhil olmak üzere küresel iklim değişikliği nedeniyle yoğunlaşan eğilimler ve mevcut binalardan enerji düşüşünün çok daha önemli hale gelmesi gerektiğine dair artan bir kabul var.
— İstanbul Emlak Zirvesi izleyicileri, sürdürülebilir tasarım konusunda yeni eğilimleri ve teknolojiyi ve de en iyi performans kriterleri ve vaat ettikleri şeyleri duyma fırsatını yakalayacak mı? Piyasa değeri açısından hala sürdürülebilirler mi? Uluslararası izleyicilerinizin İstanbul’da ne beklemesi gerekir?
Açılış sunumumda, teknoloji eğilimlerini biraz derinlemesine sunacağım ve insan sağlığı konusundaki endişenin yeşil binalar için tasarım kararlarına baskın olarak nasıl etki ettiğini göstereceğim. Ayrıca, sürdürülebilir tasarım için yeni zorluklar ve fırsatlar sunan gayrimenkul trendlerinin yeşil bina trendleriyle nasıl bir araya geldiğini ve üç ana grubu nasıl etkilediğini göstereceğim; geliştiriciler, yatırımcılar ve kiracılar veya ev sahipleri.